20 Temmuz 2020 Pazartesi

Teolojik Dilde Saklanan Retorik




Bir tiyatro çıkışı sırasında, Portekiz Yahudi Cemaati üyesi tarafından bıçaklanan Spinoza, (bu olaya rağmen) bir unvan kazandı. Macellan tipi Beagle gemisi ile toplamda beş yıla yaklaşan seyahatleri sonucunda bağlı evrimsel değişimleri fosil almanakları ile bilimsel tabana oturtan Darwin, anakaraya döndüğünde mükemmel tasarımcılar tarafından bir unvan kazandı. John Locke, yeni doğmuş zihnin doğru-yanlış yönergeleriyle dolu olamayacağını kiliseye haykırdığında bir unvan kazandı. "Çâr, penc ü şeş sırlar menem" gibi muhteşem, aşkın bir farkındalığa hayat vermiş olan, Ene'l Hakk'ı din bezirganlarının suratlarına çarpınca derisi yüzülen İmadeddin bir unvan kazandı. 


Bu unvan ki özellikle köktendincilerin severek kullandıkları, tehlikeli gördükleri her düşünceyi yaftaladıkları, insanlık tarihinde en çok ölüme neden olmuş şeydir : Kâfir.


Semavî dinlerin kutsal kitaplarında, din ya da ilgili tanrıya bağlı olmayan her insan için kefere (كفر) = ört- / karart- masdarı üzerine > kâfir (كافر) "örten, gizleyen" anlamında bu sözcüğe rastlanır. Ben hiçbir zaman sure-ayet tartışmasına girmedim. Bu örnekleri vermeyi yıllar önce bıraktım. Zira çok daha geniş altyapısı olan, insan aklı ve mantığının düzeneklerine yakışan savları tercih etmek her zaman daha verimli tartışmaları doğurur. Öyle de oldu. Ancak ilgilileri için Kuran'daki tüm örnekleri* yazının sonuna ekleyeceğim. Bu yazıda merceğe alacağım şey sözcüklerde gizli. Teolojinin ardı arkası kesilmeyen suçlamalarını dilbilgisel açıdan ele alacağız. Bu yazı, şimdiye dek ayet ya da doğrudan kutsal metin örnekleri verdiğim ilk yazı olabilir. Büyük olasılıkla direkt olarak kutsal metinler üzerinden argüman üreten ilk yazım da olabilir. İlkler heyecanlıdır. Heyecanlı olacak mı, göreceğiz.


Bugüne kadar karşılaştığım tüm ilahi sistemler, doğal olarak kendi inanç sistemleri içinde insanları birer mürid olarak kendi yollarına davet eden nitelikteydi. İnsanların kendisine gelmediği, kendisini tercih etmediği, kendisine tapınmadığı, kendisini umursamadığı tanrının bu cihanda işi nedir? Öyle vasıfsız kutsalı kim ne yapsın? Tribünlerinde 10-15 taraftar bağıran amatör küme takımlarından farkı kalır mı böyle kuvvetli tanrıların? Bu ilahların tümü, tam da bu motivasyon ve erek ışığında,insanlığı dizinin dibine davet ederlerken, aynısını bizzat siyasette gözlemlediğimiz "ötekiler" tutumunu da takınmayı unutmuyorlar. 


İşte bu "ötekiler" söylemi, öylesine merhem oluyor ki ilahi propagandaya, öylesine harlıyor ki müridlerin ateşini, öylesine sıcak ve akışkan tutuyor ki öfkeyle akmaya elverişli "inançlı insan" kanını. Pekala, her zamanki gibi soralım :  Ötekiler tam olarak kimlerdir? Nasıl bir düzlemi var bu söylemlerin? Kulları ayrıştırmak için hangi yöntemler izlenmiş olabilir? 


Elbette sözcükleri birleştirip içlerinden merak dolu o ilk cümleleri çıkarmış ve tarihe kazımayı başarmış olan, ilk kez başıboş ifadeleri birer bilgi-sevici çizgiye yerleştirmiş olan Thales'in yaptığı gibi : dil yoluyla. Tanrı sözünü aktardığını ve kutsal kitaplarda (genellikle) değişmeden bugüne ulaşabildiklerini iddia eden dini metinlerin yaptığı da tam olarak budur. Ötekileştirmeyi dile gizlenmiş bir biçimde yapmak. 

İnancı olmayan insan için neler dendiğini bilir misiniz? Bize en yakın kutsal kitaptan biraz örneklendireyim. Bu yazıyı okuyan her birey, üşenmesin ve alttaki örnekleri tek tek kontrol etsin. Bir tek yanlış bulana, evine en yakın yerdeki en kaliteli tatlıcıdan benden 1 kilo baklava.


YALANCI - En'am 28, Tevbe 107, Nahl 39; 105, Mü'minun 90, Şu'arâ 222, Zariyat 11, Mücadele 18

AKILSIZ - Bakara 13, Maide 58 

AZGIN - Bakara 15, A'raf 186, Yunus 11, Mülk 21, Kalem 31, Mutaffifin 12

SAPIK - Fatiha 7, Bakara 16, Al-i İmran 90, Nisa 116, A'raf 146, İbrahim 3, Nahl 36, Hac 12, Neml 81, Şu'arâ 97, Sebe' 8, Zümer 22, Fussilet 52, Şura 18, Zuhruf, 40, Ahkâf 32, Kâf 27
 
CEHENNEM ODUNU - Enbiya 98, Cin 15

HAYVAN  - Bakara 171, Araf 179, Furkan 44, Muhammed 12, Müddesir 51, Maide 60, Meryem 86

[Hemen üstteki örneklerin tamamına yakınını, bu güzel derlemeyi yapmış olan ve yazımdaki örneklemimi kolaylaştırmamı sağlayan sonsuz.us sitesinden aldım. Kendilerine emekleri için buradan teşekkür ederim.]

ve ek olarak bunların yanında, hadis ve yan ayetler yoluyla : 

KÖR. 
SAĞIR.
DİLSİZ.
KALPLERİ MÜHÜRLÜ.
EKSİK.
ALGISI BOZUK.
KOLAYA KAÇAN.  (En gülünç olanı da budur herhalde)

gibi benzetmeler, belki ibadetlerden daha sık biçimde yapılmaktadır. Tanrılarımıza teşekkür ediyor ve uğurluyoruz. Çok incesiniz efem. 

Şimdi, mekanın sahibi benim arkadaşlar dedikten sonra, tanrımız bizlere canı istediği gibi ulu orta hakaret etti mi, etti. Ancak bu bir sonuç değil nedendir. Bu neden, insanlar arasında sonuçlar doğurmuştur. Bu bölümden sonra, toplumda yaşayan ifadelere dikkat çekeceğim. Doğrudan dilde bulunan ve ne acıdır ki üzerinde kimsenin düşünmediği ifadelere ışık tutmak istiyorum. Türkçe için konuşursak, bir giriş yapalım : herhangi bir inanç taşımayan kişiye ne denir? 

ateist, inançsız, dinsiz, allahsız, imansız, kitapsız vb.

Şimdi tekrar okuyacağız.

a(anti)-teist
inanç-sız
din-siz
allah-sız
iman-sız

Latince ve Orta Çağ'da ondan beslenen İngilizcedeki eşdeğer sözcük de bu durumdan payını almıştır. Tüm Hristiyan camiası ve İngilizce İncil kopyalarını düşünürsek, dünyanın tamamına yakını bu sözcüğü işitmiş olmalı.

"in-fidel" sözcüğüne bir göz atmak gerekirse : 
infidel < in [prefix]+ fidelis (faithful) = sadakatsiz, imanı olmayan.


Bu ifadeler, bizlere bir şeyi işaret eder. Gözümüzün önünde duran ancak hiçbir zaman üzerinde durulmamış bir şeyi. Tanrısal ötekileştirmenin kaçınılmaz bir sonucu olarak, inancı olan insan, inancı olmayan insana durmaksızın "eksik" gözüyle bakıyor. Bunda hiçbir sorun görmeyerek bunu diline yansıtıyor. "Allahsız" sözcüğü Türkçede çoğu zaman hakaret olarak kullanılıyor. "Kitapsız" sözcüğü, vicdansızca suç işlemiş kişiler için kullanılıyor. Bir insan, kendisine ağır bir kazık atmış kişiye "Allahsız, kitapsız!"  diyor hiç düşünmeden. Haber metinleri, ülkemize özgü mevcut zeitgeist nedeniyle tüm bu kullanımları destekliyor. Oysa ne büyük trajikomedidir ki insanlık tarihinde kazıkların en yağsızları, en büyükleri her zaman en 'inançlılar' tarafından sunulmuştur kitlelere. 


Peki, bu ifadeler ile çocuk yaşta karşılaşan bir zihin, neyi benimseyecektir? Tam olarak "Dini bir inanç taşımamanın default olarak eksik olma, bulunması gereken şeye sahip olmama, tamamlanmamış olma anlamına geldiğini" benimseyecektir. Bu akıl dışı, saçma sapan ilişkilendirme yüzünden tarihselliği olan büyük dinleri benimsemiş her toplumda, inancı olmayan insanlar 'eksik' görülüp garipsenirken inancı olanlar norm-alleştirilir. Hala çoğu insan, "Nee! Nasıl yani? İnanç-SIZ mısın!?" gibi tepkiler verir. Ben hayatım boyunca, dünya dışı formların koloniler halinde gezegenimizi işgale geldiklerinde vermeyecekleri tepkileri, yalnızca "ateistim" dediğim için bana yansıtan onlarca insan suratına şahit oldum. 




İnanmayan insan, -sız, -siz, -suz, -süz değildir. Mahrum değildir. Bir dini-ilahi inanç taşımayan insan ötekileşmiş, farklılaşmış, özünü yitirmiş değildir. Eksik değildir. Kör değildir. Bilakis asıl değişen, üzerinde kılıf olan, inanan insandır.  İnanan insan inançLIdır. AllahLI, kitapLI, din, imanLI'dır. Sakın fazlalığı olan, şişmiş olan, bu yüzden de ötekilere "eksik, az" diyen, inançlı insanın kendi kibiri olmasın?

Çünkü inançLI insanların sandığı ve daha da kötüsü koşulsuz sorgusuz ikna olduklarının aksine,  hiçbir insanın beynine tıkılmış biçimde inançlarla dünyaya geldiği görülmemiştir 


- fin. Kafirler sizi gidi sizi!









__________

*Yukarıda bahsettiğim ve inançsızlar hakkında Kuran'daki sözcük envanteri literatürlerinden yazı sonuna eklediğim kutsal metin örnekleri : 

Bakara : 19, 24, 34, 89, 90, 98, 104, 105, 161, 191, 217, 250, 254, 264, 276, 286
Al-i İmran :  13, 28, 32, 91, 131, 147, 
Nisa :  37, 101, 102, 139, 140, 141, 144, 151, 161
Maide : 44, 54, 57, 67, 68, 102
En'am : 28, 122, 
Araf : 37
Enfal : 15, 18, 19, 65
Tevbe : 32, 37, 40, 68, 69, 73, 120, 125, 
Yunus : 86
Hud : 42, 48
Yusuf : 87
Nahl : 27
İsra : 8
Kehf : 102
Meryem : 83
Furkan : 52, 55
Kasas : 86
Rum : 14, 45
Ahzab : 1, 8, 48, 64
Fatır : 39
Yasin : 70
Saffat : 21, 63 
Sad : 4, 74
Zümer : 3, 32 ,59, 71
Mümin : 6, 14, 25, 50, 74, 85
Fussilet : 50
Şura : 26
Zuhruf : 24, 30
Muhammed : 11
Fetih : 13, 29
Kaf : 2
Kamer : 8, 10 ,43 
Hadid : 20
Mücadele : 4, 5 
Mümtehine : 10, 13
Saff : 8
Tegabün : 2
Tahrim : 9
Mülk : 20, 28
Hakka : 50
Mearic : 2
Nuh : 26, 27
Müddesir : 9, 10, 31
İnsan : 4 
Nebe' : 40
Abese : 42
Mutaffifin : 34, 36
Tarık : 17   
ve daha niceleri.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İnsan

Öğrendikleri ve ezberleriyle burada.
“I think... if it is true that there are as many minds as there are heads, then there are as many kinds of love as there are hearts.”
― Leo Tolstoy, Anna Karenina

“The mind is not a vessel to be filled, but a fire to be kindled.”
― Plutarch

“Your mind is working at its best when you're being paranoid. You explore every avenue and possibility of your situation at high speed with total clarity.”
― Banksy

“The face is a picture of the mind with the eyes as its interpreter.”
― Marcus Tullius Cicero

“Biology gives you a brain. Life turns it into a mind.”
― Jeffrey Eugenides